Aile Konutunda Eşin Rızası Olmadan Tesis Edilen İpoteğin Ölü Doğduğunu Açıklayan Hukuk Genel Kurulu Kararının İncelemesi-yargıtay hgk:28/11/2019 tarihli 2019/318 esas-2019/1238 kararı
Olay Özeti:
Davacı, eşinin malik olduğu aile konutu üzerine banka lehine ipotek tesis ettirdiğini, bu işleme rızasının bulunmadığını ve taşınmazın cebri icra yoluyla bankaya geçtiğini belirterek tapu iptal ve tescil talebinde bulunmuştur. Bu talebini Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesine dayandırmıştır.
Mercii Görüşleri:
Yerel Mahkeme kararınca taşınmazın aile konutu olduğu ve ipotek tesis edilirken davacı eşin rızasının alınmadığı tespit edilmiş olup davalı bankanın, taşınmazın aile konutu olduğunu bilmesine rağmen işlem yaptığı ve TMK. m. 1023 uyarınca iyi niyetli sayılamayacağı kabul edilerek tapu kaydının iptali ile davalı eş adına tesciline karar verilmiştir.
Özel Dairece cebri icra yoluyla yapılan satışın tapu iptali davasına konu edilemeyeceği belirtilerek karar bozulmuştur.
Direnme Kararınca aile konutu niteliğinin cebri icra ile ortadan kalkmayacağı, bankanın ipotek tesis ederken taşınmazın aile konutu olduğunu bildiği, bu nedenle TMK. m. 1024’e göre yolsuz tescilin söz konusu olduğu kabul edilmiş ve hükümde diretilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararınca aile konutu üzerindeki tasarruf işlemlerinin diğer eşin açık rızasına bağlı olduğu, taşınmazın aile konutu şerhi olmasa bile bu niteliği taşıdığı, ipoteğin yolsuz olduğu ve bankanın iyiniyetli sayılamayacağı gerekçesiyle direnme kararı onanmıştır.
Hukuki Problem:
Kararda aile konutuna ilişkin tapuda şerh olmasa dahi konuta dair tasarrufların eşlerden yalnızca birinin rızası dahilinde yapılıp yapılamayacağı ve diğer eşin konuta dair yapılmış tasarrufu sonradan öğrenmesi halinde bir şey yapıp yapamayacağı tartışılmıştır.
Görüşümüz:
Türk Medeni Kanunu’nun 193. maddesinde, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her birinin diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabileceği düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesinde ise, eşlerden her birinin diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemeyeceği, aile konutunu devredemeyeceği veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacağına hükmolunmuştur. Kural olarak eşlerden biri, diğer eşin ya da yetkili makamın onayı olmadan her türlü hukuki işlemi yapabilir. Bunun için hâkimin müdahalesine gerek yoktur. Fakat Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi, buna bir sınırlama getirmiştir. İlgili madde uyarınca kanun koyucu tarafından evlilik birliğinin salahiyeti korunmaya çalışılmıştır. İlgili düzenlemeye göre evlilik birliği devam ettiği sürece eşler aile konutuna ilişkin tek başlarına tasarrufta bulunamayacaklardır. Taraflar evli kaldığı ve taşınmaz aile konutu niteliğini kaybetmediği sürece kanuni düzenlemenin korumasından yararlanabileceklerdir. Kanaatimizce Hukuk Genel Kurulunca olaya ilişkin verilmiş karar hukuka uygundur. Aile konutu üzerindeki tasarruf işlemlerinin diğer eşin açık rızasına bağlı olduğu Türk Medeni Kanununca korunmuştur. Taşınmazda aile konutu şerhi olmasa bile bu nitelik korunur. Hal böyleyken bu durumun aksi bir karar verilmesi hukuka uygun olmaz.
Ceren Düven