Yıl 2000… 👩⚖️
Ankara Adliyesi’nde avukatlık stajıma yeni başlamıştım. Henüz yolun başındaydım ama hedefim belliydi: Hâkim olmak.
Stajım sırasında, benden sorumlu savcı beyin yanına gidip kendisine şöyle söyledim: “Savcı bey, ben ileride hâkim olmak istiyorum. Staj sürecinde zaman buldukça kütüphanede hâkimlik ve savcılık sınavına çalışmam sizin için bir sakınca yaratır mı?”
Cümlemi tamamlamamla birlikte savcı beyden sert bir çıkış geldi: “Sen avukatlık stajı yapıyorsun, ne savcılığı ne hâkimliği!”
O an ne kadar şaşırıp üzüldüğümü size anlatamam. Savcı beyin yanında dimdik durmaya çalışmış olsam da kütüphaneye geçip oturduğumda gözlerimden akan yaşları durduramadım. Avukatlık stajı yaparken gizlice hâkimlik ve savcılık sınavına hazırlanmak yerine hem avukatlık stajını yapmayı hem de hâkimlik ve savcılık sınavına hazırlanmayı istediğim ve bunu dürüstçe ifade ettiğimden ötürü savcı bey sesini yükselterek konuştu adliyede yediğim ilk ve tek azarlanmaydı ve ben bu muameleye içerlemiştim.
Aradan 5-10 dakika geçti savcı bey kütüphaneye geldi. Yavaş yavaş bana doğru yaklaşıyordu. Apar topar gözyaşlarımı sildim ama görmüştü… Yanıma geldi, sesi ve tavrı az önceki gibi değildi. Belli ki söyledikleri vicdanına dokunmuştu, beni teselli etti.
Aradan 25 yıl geçti…
Bugün, hukuk mesleğinde çeyrek asrı devirmiş bir avukat olarak o günü hiç unutmuyorum. Şunu çok iyi öğrendim: Avukat olarak kısa vadede kaybediyor gibi görülse de uzun vadede ne olursa olsun karşımızdakine karşı daima dürüst ve net olmalıyız.
Hayat, bazen bir sözün vicdana nasıl dokunabileceğini yıllarca hatırlatıyor.
Melek Acu